Ekonomik Kriz ,
Güney doğu sorunu,
Kıbrıs sorunu,
Ermenistan Sorunu.
Aşağıdaki soruların cevabı içinde bulunduğumuz ekonomik krizden bir çıkış ve kronik olarak yaşadığımız yukarıdaki sorunların eş zamanlı çözümü olabilir mi ?
- Güneydoğu, Kıbrıs, Ermenistan, mevcut ve 2010 sonrası Irak sorunlarını; ‘Genişletilmiş Sınır Ticareti Seferberliği ve Yeni Sınır Güvenliği Stratejisi ’ modeli ile tümünü eş zamanlı olarak çözebilir miyiz ?
- Bu yol haritasını benimseyip, Avrupa serüvenimizden sapmadan, Doğu ve Güney Akdenize sınırı olan ülkeler ile ‘Akdeniz Birliğini’ oluşturabilir miyiz ?
- Neden Akdeniz’de bir birlik yok ?
- İsrail-Filistin sorunu ve kalıcı Orta doğu barışı, Akdeniz Birliği ile sağlanabilir mi ?
- Bu Birliğin Kıbrıs’da konuşlanacak Askeri üssü (Nato), başta Kıbrıs sorununu BM bünyesinde kısa bir sürede çözerek tüm bölgeye istikrar getirir mi ?
- Akdenizde oluşacak bu hareketlilik KEİ ülkeleri ilişkilerine bir ivme kazandırır mı?
Akdenize sınırı olan ülkeler :
DOĞU ve GÜNEY AKDENİZTürkiye,
Cezayir
Fas,
Filistin,
İsrail,
Suriye,
Mısır,
Lübnan,
Libya,
Kıbrıs,
Tunus,
BATI AKDENİZYunanistan,
İspanya,
İtalya,
Bosna Hersek,
Hırvatistan,
Arnavutluk,
Karadağ,
Slovenya,
Monako,
Fransa,
Cebelitarık
Türkiye’ye sınırı olan ülkeler :Bulgaristan,
Yunanistan,
Ukrayna,
Romanya,
Rusya,
Gürcistan,
Ermenistan,
İran,
Irak,
Cezayir
Fas,
Filistin,
İsrail,
Suriye,
Mısır,
Lübnan,
Libya,
Kıbrıs,
Tunus,
Akdeniz Birliği Üzerine Analiz
Fransa’nın önerdiği ve Avrupa Birliğinin stepne olarak elinde tuttuğu, gelişmiş ekonomilerin gelişmekte olan ekonomiler üzerinde baskı yaratacağı bir yapılanmadan bahsetmiyoruz. 40 yıllık Avrupa Birliği üyelik sürecimizde yaşadığımız ekonomik rekabetin aleyhimize sonuçları, demokratikleşme sürecimize, doğal olarak baskı olarak algılanan nedenlerden kaynaklanan çatışma düzeyine varan iç ayrışmalar malum. Bu bağlamda ;
Neredeyse tümünün birbirine yakın bir ekonomik güce sahip olduğu ve birbirlerinin siyasal alanlarına karışmayan ülkelerin aynı amaç etrafında buluştuğu, ekonomilerinin yanı sıra demokrasilerini de geliştirme süreci içinde olan ülkelerin samimi bir birlik oluşumundan söz etmek istiyoruz. Bölgede çeşitli küresel güçlerce, alenileşmiş ve kabul edilemez sömürge çabaları gelecek için çok daha ciddi sorunlara gebedir. Örgütsüz ve bağımlı politikalarla örülmeye çalışılan bu bakir bölge ciddiyetle incelendiğinde özellikle orta doğuda kronikleşmiş sorunların kalıcı çözümü için fırsatları içinde barındırdığı görülecektir. Demokrasi açısından Türkiye ve Tunus örnekleri ilginçtir.
Türkiye Avrupa Birliğine eklemlenmeden önce mutlak surette Akdeniz Birliği oluşumunun içinde kurucu ülke olarak yer almalı, yaratmaya çalıştığı ekonomik ve demokratik süreçlerini bu birlik içinde tamamlamalıdır. Dünyada yaşanan son ekonomik kriz ve krizin Avrupa Birliği üye ülkelerine yansımaları sunucu bu ülkelerin yeni sömürge alanları yaratmaya dönük krizden çıkış yöntemleri, Akdeniz bölgesindeki gelişmekte olan ekonomiler üzerinde bir baskı unsuru olarak öne çıkıyor.
Dünya Coğrafyasına şöyle bir göz attığımızda etrafında en fazla komşusu olan ülkelerden biri olduğumuzu görüyoruz. Dış ticaret verilerimize baktığımızda ise kabul edilemez bir dış ticaret ve dış politika zafiyeti içinde olduğumuzu anlıyoruz. Dış politika ve dış ticaret birbirinden kopuk yönetim anlayışı ile sürdürülemez. 19 ülkeyle komşu olan bir ülkede kronik ekonomik kriz yaşıyor olmamız ve bunun doğal sonucu ortaya çıkan sosyal sorunlara seyirci kalarak sürekli başkalarından çözüm bekleme anlayışı izah edilemez.
Önerilen ‘Akdeniz Birliğinin’ kapsamı, Türkiye’den başlayarak Doğu ve Güney Akdenizle de sınırlı tutulabilir. Doğu-Güney Akdeniz ile Batı Akdeniz ülkeleri arasındaki yukarıda açıklanan gelişmişlik düzeyi nedenleri yönünden sınırlı tutulması daha akılcıdır.
Bu hareketi, Genişletilmiş Sınır Ticareti kapsamında bağımsız bir girişim olarak da ele alabilir ve kararlılıkla dış ticaret politikası olarak da sürdürebiliriz. Girişimcilerin çabalarıyla, diğer sınırlarımızdaki ve Akdeniz ülkeleri ile son dönemlerde artan dış ticaretimiz devlet eliyle bir yapılanma yada kararlılığı elzem kılıyor. Bu kapsamda, Dış Ticaret Müsteşarlığınca yürütülen girişimler, bütüncül değil yerel bazda ve girişimciler için fırsat eşitliğinden yoksun kalmanın yanı sıra, yürütülen çabaların sınır ticareti adı altında belli kesimlere fırsat ve kaçakçılığa ortam yarattığı aşikardır.
Küresel yada yerel kaprisler nedeniyle Birlik oluşmasa dahi bu yapılanma sürecinde sarfedilecek çabalar, ülkemize ‘Genişletilmiş Sınır Ticaretine’ dayalı kalıcı, sürdürülebilir bir ekonomik model, dış politika ve dış ticarette yönetişime bir ivme kazandırabilir. Ayrıca bu samimi çabalar; kronik hale gelmiş yukarıdaki sorunlarımıza, her türlü dayatma ve gafletten uzak, ülke içinde bir uyum ortamı sunarak eş zamanlı ve bütüncül bir politika ile çözüm alanları yaratabilir.
Dış ticaretin ekonomimiz üzerindeki etkilerini tespit amaçlı olarak Dış Ticaret ve Gümrük Müsteşarlıkları bünyesinde 10 yıldır yürütülen ‘Dış Ticaret Veri Tabanı ve Risk Yönetimi’ çalışmaları da sorgulanmalı, soruşturulmalı ve süratle tamamlanması sağlanmalıdı.
Avrasyacılık-Atlantikçilik kavgasıyla kaybettiğimiz zaman, içine düştüğümüz gaflet ve ekonomik gücümüzü, gerekirse Avrupa Birliği hedefimizi 2023 yılına kadar askıya aldığımızı deklere ederek, bağımsız bir kararla ortaya koyacağımız ‘Akdeniz Birliği’ ile telafi etmeliyiz.